4 Mart Beslenme ve Obezite Haftası
13 Mart 2023

BESLENME ve OBEZİTE

Beslenme; sağlığı korumak, geliştirmek ve yaşam kalitesini yükseltmek için vücudun ihtiyacı olan besin ögelerini yeterli miktarda ve uygun zamanlarda almak için yapılması gereken bilinçli bir davranıştır.

Beslenme; sadece karın doyurmak, açlığı bastırmak, canının çektiği şeyleri yemek veya içmek değildir.

Günlük yaşamda bireylerin yaşa, cinsiyete, yaptığı işe, genetik ve fizyolojik özelliklerine ve hastalık durumuna göre değişen enerji ihtiyaçları vardır. Sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek için besinlerle alınan enerji ile ihtiyaç duyulan (harcanan) enerji dengede olmalıdır. Bu denge bozulduğunda alınan enerji harcanan enerjiden fazla olduğunda vücutta yağ oranı artar.

Yetişkin erkeklerde vücut ağırlığının %15-18'i, kadınlarda %20-25'ini yağ dokusu oluşturmaktadır. Bu oranın erkeklerde %25, kadınlarda ise %30'un üzerine çıkması obeziteyi sebep olmaktadır.

Anlaşılacağı üzere obezite; besinlerle alınan enerjinin harcanan enerjiden fazla olması ve fazla enerjinin vücutta yağ olarak depolanması (%20 ve daha fazla) sonucu ortaya çıkan, kişilerin yaşam kalitesini ve süresini olumsuz yönde etkileyen bir hastalık olarak kabul edilmektedir.

Obezite tespit edilirken bireyin boy ve kilosu oranlanır. Bu oran (BKİ) 25in üzerindeyse fazla kilolu, 30un üzerindeyse obez olarak değerlendirilir. Erkeklerde bel çevresinin 102 cm, kadınlarda ise 88 cm üzerine çıkması obezite işaretidir.

Obezitenin Sebepleri:

  • Hareketsiz bir yaşam sürmek: Günümüz teknolojisindeki gelişmeler sonucu, yakın mesafelerde bile araç kullanmak, asansöre binmek, masa başı işlerde çalışmak

  • Yanlış beslenme alışkanlıkları: Protein yerine karbonhidrat ağırlıklı beslenmek, hazır gıda tüketimini arttırmak, sebze meyve tüketimini azaltmak, şekerli ve yağlı gıda tüketimini arttırmak, besinleri büyük lokmalar halinde çiğnemeden yutmak, yemek yerken televizyon izlemek, geç saatte yemek yemek, öğünler arasında fazla atıştırmalık tüketmek

  • Genetik faktörler: Birinci derece akrabalarında obezite öyküsü bulunan kişilerin diğer kişilere göre obeziteye yakalanma riskinin 2 kat fazla olduğu ortaya konmuştur.

  • Hormonal faktörler: Beslenme alışkanlıklarının düzenlenmesinden, açlık-tokluk sinyallerinin gönderiminde sorun olması da obeziteye neden olur. Tiroid hastalıkları, genç kızlarda ve kadınlara yumurtalık problemleri gibi.

  • Psikolojik faktörler: Bebeklik ve çocukluk çağında ebeveynlerin çocukları yemek için zorlaması ya da kilo alır korkusuyla baskı uygulamasI obeziteye sebep olabilir. Kişilerin hayatındaki ani değişimler (ölüm, ayrılık) kişilerin ruhsal sıkıntı yaşamasına neden olabilir, bu sıkıntılardan uzaklaşmak için ise kişi yemek yemeyi bir kaçış yolu olarak görebilir.

Obezite; vücut sistemleri ve psikososyal durum üzerinde yarattığı olumsuz etkilerden dolayı pek çok sağlık problemlerine neden olmaktadır. Bunlardan bazıları insülin direnci, tip 2 Diabetes Mellitus (şeker hastalığı), hipertansiyon(yüksek tansiyon), koroner arter hastalığı ( kalp hastalığı), hiperlipidemi-hipertrigliseridemi (kan yağlarının yükselmesi), karaciğer yağlanması, metabolik sendrom, bazı kanser türleri (kadınlarda safra kesesi, yumurtalık ve meme kanserleri; erkeklerde ise kolon ve prostat kanserleri), osteoartrit, felç, uyku apnesi, astım, gebelik komplikasyonları, menstruasyon düzensizliği, ruhsal sorunlar (anoreksiya nevroza-yemek yememe, blumia nevroza-yediklerini kusma, binge eating-tıkınırcasına yeme, gece yeme sendromu veya bir şeyi daha fazla yiyerek psikolojik doyum sağlamaya çalışma, toplumsal uyumsuzluklar (sosyal izolasyon, özgüven eksikliği, düşük benlik saygısı, depresyon), kas-iskelet sistemi problemleridir.

Obezite oluşmadan korunma büyük önem taşımaktadır. Korunma da çocukluk çağında başlamalıdır. Aile, okul ve çevre yeterli ve dengeli beslenme ve fiziksel aktivite konularında bilgilendirilmelidir.

Obezite tedavisinde amaç gerçekçi bir vücut ağırlığı kaybı hedeflenerek, bireye yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığı kazandırmak ve yaşam kalitesini yükseltmektir. Vücut ağırlığının 6 aylık dönemde %10 azalması, obezitenin yol açtığı sağlık sorunlarının önlenmesinde önemli yarar sağlamaktadır.

Tedavide en önemli faktör beslenme alışkanlıklarını değiştirmektir. Diyet tedavisi kişiye özeldir, bireyin kararlılığı ve etkin olarak katılımını gerektiren, tedavisi zorunlu, uzun ve süreklilik arz eden bir süreçtir.

Düzeltilmesi gereken alışkanlıklardan bazıları; özellikle kaliteli protein ve sağlıklı yağ (yumurta, yağsız kırmızı et, tavuk, balık, çiğ kuruyemiş) tüketimini artırmak, lifli gıdaları (tam tahıllı ürünler, çiğ sebze ve meyveler) daha fazla tüketmek, dışarıda yeme sıklığını azaltmak, yemek saatlerini düzenlemek, haftalık menü planlanmak, açken alışveriş yapmamak

Önemli faktörlerden bir diğeri egzersiz tedavisidir. Fiziksel aktivitenin yağ dokusu ve karın bölgesindeki yağlanmayı azalttığı, diyetle oluşabilen kas kayıplarını azalttığı bilinmektedir. Fiziksel aktiviteyi artırdığımızda ihtiyaç duyulan enerji artar. Diyetle alınan enerji sınırlandığı zaman kilo kaybetmek daha kolay hale gelir. Ayrıca alışkanlık haline getirilen hareketli yaşam verilen kilonun korunmasında ve tekrar kilo alımının engellenmesinde yardımcı olur. Haftada en az 4-5 gün sıklıkla 40-60 dakikalık yürüyüş, direnç egzersizleri ve günlük yaşam aktivitelerindeki artışlar obezite tedavisinde fayda sağlamaktadır.

Kişiye göre değişmekle birlikte günlük kadınlarda ortalama 8-10 bardak, erkeklerde 10-12 bardak su tüketimi hem fiziksel aktiviteyle kaybedilen suyu yerine koyacak, hem de sindirim ve emilim metabolizmasında, yağ yakımında fayda sağlayacaktır.

Son dönemlerde sosyal medyada daha çok karışımıza çıkan yanlış bilgilendirmeler yönlendirmeler mevcut. Örneğin ekmeğin çok zararlı olduğu, glutenin tüketilmemesi gerektiği, sadece protein alımının yeterli olacağı, tek besinle yapılan detoks diyetleri, şok diyetler, zayıflama çayları, bitkisel ürünler, uzman olmayan kişiler tarafından önerilen zayıflama ilaçları genel olarak bilinen yanlışlardandır.

Diyet bireye özeldir; bireyin beslenme alışkanlıklarına, sosyoekonomik durumuna, günlük hayatındaki rutinlere en çok uyum sağlayacak şekilde bir uzman tarafından planlanmalıdır.